1924 tarihli Ankara Haritasında tarihi şehir, Hisar ve Hatip Çayı (www.wikipedia.org). Bu dönemde Hatip Çayı’nın çevresinde meyve-sebze bahçeleri, değirmenler ve tarım alanları bulunuyor. Bir kısım alan ise bataklık olarak işaretlenmiş. Hatip Çayı üzerindeki Roma su bendinin yanı sıra on bir adet ahşap ve taş köprü ile çayın iki yakası birbirine bağlanmış (Günel ve Kılcı 2015).
Ankara Hisarı ile Hıdırlık Tepesi arasındaki Bentderesi Caddesi, günümüzde Ankara’nın tarihi merkezinde önemli bir ulaşım aksı oluşturuyor. Caddenin bulunduğu alan geçmişte Hatip Çayı’nın yatağıydı.
Kayalık ve yüksek bir tepe üzerinde kurulmuş olan Ankara için Hatip Çayı tarih boyunca yaşamsal öneme sahip bir su kaynağıydı. Çay, Hisar ve Hıdırlık tepeleri arasındaki vadiden ve Hacı Bayram tepesinin eteklerinden geçerek Dışkapı yönüne doğru akardı.
Hacı Bayram Camisi ve Augustus Tapınağı’nın bulunduğu tepenin Frig döneminden bu yana şehrin kutsal alanı olduğu biliniyor. Hatip çayı üzerinde bulunan ve tarihinin Roma dönemine kadar indiği düşünülen bir taş su bendinden dolayı Bentderesi olarak isimlendirilmekteydi.
Cumhuriyet öncesinde Ankara’da yapılaşma Hisar ve yakın çevresinde yoğunlaşmıştı, çevresi tarla, bahçe, bağ ve düşük yoğunluklu yerleşimlerden oluşmaktaydı. (1924 tarihli Ankara Haritası, www.wikipedia.org).
Ankara’nın 1927 yılı nüfus sayımına göre toplam nüfusu 404.581 iken TÜİK verilerine göre 2022 yılında 5.700.000 kişiyi aşmıştır (https://data.tuik.gov.tr). Oysaki bu erken dönemde nüfus artışının bu kadar hızlı olacağı yönetim tarafından öngörülememiş ve planlama şehrin 50 yıllık nüfus artışının 200-300 bin olacağı düşünülerek yapılmıştır. 1924 tarihli Lörcher ve 1928 tarihli Jansen planlarında şehrin yeşil dokusunun korunmasına ağırlık verilmiştir. Her iki planda da Bentderesi çevresi, doğal topografyası da göz önünde tutularak yeşil alan olarak önerilmiştir (Cengizkan 2004).
Jansen Planında Bentderesi üzerinde bulunan tarihi bent korunmuş, çevresi ise mesire yeri olarak düzenlenmiştir. 1932 yılında onaylanan Jansen Planı kısa süre içinde uygulama dışı kalmış ve şehir giderek daha yoğunluklu yapılaşma alanları oluşturularak hızla büyümüştür. Erken Cumhuriyet döneminde Bentderesi çevresi eski önemini yitirmiş, düşük gelirli kesimlerin yaşadığı bir semt haline dönüşmüş, çevresinde plansız yapılaşmayla gecekondu mahalleleri oluşmuştur. Roma Tiyatrosunun ve Arkeopark’ın olduğu alanda kurulan genelev ile halkın büyük kısmının uzak durmayı tercih ettiği bir yer haline gelmiştir.
20. yüzyılda Ankara hızla büyürken en kritik müdahalelerden biri yerleşim alanında kalan akarsuların zemin altına alınarak kanalizasyon olarak kullanılması ve üstlerine cadde ve sokakların yapılmasıdır. Bu düzenlemeler öncesinde 11 Eylül 1957 tarihinde meydana gelen sel felaketinde çok sayıda yapı yıkılmış ve can kaybı olmuştu. Hatip Çayı’nın taşması sonucu Bentderesi’nde de büyük kayıplar yaşanmıştı…. Bentderesi’nin zemin altına alınmasına karar verilmişti. (Kaynar 2017). Günümüzde Bentderesi Caddesi gibi şehrin birçok caddesi hala altından akmaya devam eden akarsuyun ismini taşıyor (Semiz 2019). Ölümlere sebep olan sel baskınları derelerin zemin altına alınmasında önemli bir etken iken, şehirde günümüzde de yoğun yağış sonrasında hala ölümle ve çok büyük maddi kayıpla sonuçlanan sel baskınlarının devam etmesi, sorunun derelerin yok edilmesiyle çözülmediğinin önemli bir göstergesidir (İMO 2022).
Bentderesi ve çevresindeki değişim tarihsel olarak bir su kaynağının çevresinde kurulan Ankara genelindeki değişim- dönüşümün ve bugün yaşanan iklim kaynaklı sorunların bir örneği olarak ele alınabilir.
Günümüzde Ankara, hızlı şehirleşmenin yarattığı iklim ve çevre sorunlarının hepsini yaşıyor. Modern şehirlerde yüksek beton ve cam kaplama yapılar ile geniş beton-asfalt kaplamalı yüzeyler, ısı adalarının oluşması ve rüzgâr koridorlarının kapanması nedeniyle sıcaklığın artmasına sebep oluyor. Toprak ve yeşil alanların yerini beton- asfalt kaplamalı yüzeylerin almasıyla yağmur suyu toprağa geçemiyor ve su baskınları yaşanıyor. Yüksek ve sık yapılar sebebiyle artan nüfus yoğunluğu yapıların ısıtılması ve yoğun araç trafiği hava kirliliğinin artmasına sebep oluyor.
Cumhuriyet döneminde Ankara’da Gençlik Parkı ile başlayarak birçok park ve yeşil alan yapılmış, birçok alan ağaçlandırılmıştır, hala da yeşil alanların oluşturulmasına devam edilmektedir. Ancak yeni oluşturulan yeşil alanlarda, Bentderesi ve şehirdeki diğer su kaynakları etrafında 20. yüzyıl başı kaynaklarında izlenebilen doğal hayatın varlığından bahsetmek mümkün değildir. Özellikle tarihi kent merkezinde yeşil alan miktarı oldukça sınırlıdır. Geçmişte Bentderesi çevresinde bulunan doğal yeşil alanların yerinde bugün beton ve asfalt kaplı alanlar var. Tarihi merkez dört bir tarafından yüksek katlı yüksek yoğunluklu yapı alanları ile kuşatılmış durumda ve nüfus yoğunluğu giderek artmaktadır. 1920’lerin sonundan başlayarak bu çevrede ve kentin genelinde yapılmış olan 4-5 katlı yapılar son yıllarda yıkılarak yerlerini çok daha yüksek yoğunluklu gökdelenlerin oluşturduğu yaşam, çalışma alanlarına bırakmış durumda.
Ankara tarihi merkezinin de içinde yer aldığı Altındağ ilçesi Türkiye’de hava kirliliğinin en yüksek olduğu alanlardan biridir. 2023 yılında Ulus’ta 135 gün boyunca PM 10 limitinin aşıldığı kirli hava tespit edilmiştir (Greenpeace 2023). Bölgedeki nüfus yoğunluğunun arttırılmasının hava kirliliğinin daha da artmasına sebep olacağı aşikardır.
Hermann Jansen’in Ankara planında bent civarı yüzme havuzu ve rekreasyon alanı olarak düzenlenmişti. Vadiyi çevreleyen tepeler ise doğal kayalık dokularını koruyacaktı. (Architekturmuseum der Technischen Universität Berlin).
Guillaume Berggren’in 1870’lerde Hacıbayram’dan çektiği fotoğraf, Hisar ve Hatip Çayının o dönemdeki durumunu günümüzle karşılaştırmamızı sağlayan bir belge. Çayın üzerinde sur duvarıyla bağlantılı bent ve yakınındaki Tabakhane Köprüsü ve çevresindeki yeşil alanlar yer alıyor. Köprünün yanındaki çeşme bölgede yaşayanların burada geçmişte doğal bir su kaynağı olduğuna dair söylediklerini teyit ediyor.
Hacıbayram’dan Hisar ve Bentderesine doğru Berggren’in fotoğrafıyla aynı açıdan bakıldığında vadinin bitiminde yükselen yeni yapılarla geleneksel konut dokusu ve doğal topografya arasındaki ölçek farkı, karşıtlık ve bu yapıların iklime olası etkileri daha net görülüyor. Öte yandan arkeolojik kazılar ve arkeopark düzenlemesi devam ediyor.
Hıdırlık Tepesinin ve Hisarın arkasında vadinin sonunda yüksek yoğunluklu yeni yapılaşma alanları, ısıtma- soğutma kaynaklı ve ulaşım kaynaklı hava kirliliği, altyapı sorunları, kentsel ısınma gibi bütün iklim sorunlarının artmasına neden olacak.
1930’larda bent deresi üzerindeki tarihi köprüler ve çevresindeki tarla ve bahçeler varlığını sürdürüyor. Bu dönemde çevre yamaçlarda yapılaşmayla birlikte arka plandaki şehir hızla büyümekte. (Altındağ Belediyesi Arşivi).
11 Eylül 1957 tarihindeki sel felaketinde Ankara’da çeşitli mahallelerde çok sayıda yapı yıkılmış ve can kaybı olmuştu. Hatip Çayının taşması sonucu bent deresinde de büyük kayıplar yaşanmıştı. Bent deresi etrafındaki yerleşim alanları bu sel felaketi öncesinde bugün olduğu gibi kentsel planlama alanı ilan edilmişti. Sel felaketi sonrası bent deresinin zemin altına alınmasına karar verilmişti (12 Eylül 1957 Tarihli Ulus Gazetesi, Kaynar 2017).
Bentderesi Caddesi, Hisar ve Hıdırlık Tepesi arasında akan Hatip Çayı’nın yatağı üzerine yapılmış. Bu civardaki beton ve asfalt kaplamalı alanlar ısı adalarının oluşmasına, rüzgâr koridorlarının kapanmasına ve sıcaklığın artmasına sebep oluyor. Yağmur suyu toprağa sızamadığı için su baskınları yaşanıyor.
Hacı Bayram Camii ve Augustus Tapınağı’nın bulunduğu tepenin Frig döneminden bu yana şehrin kutsal alanı olduğu biliniyor. Hatip Çayı Hacı Bayram tepesinin eteklerinden geçerek Dışkapı yönüne doğru akardı. Günümüzde cadde ve bağlantılı alanların büyük kısmı otopark olarak kullanılıyor.
Bentderesi Mesiresi’nin bulunduğu alanda inşaatı devam eden betonarme yapı geleneksel- tarihi doku arasında bulunuyor. Karşıdan bakıldığında az katlı gibi görünse de aslında zemin altındaki katlarıyla çok katlı bir yapı. Bu tarz bir yapının inşaat süreci temel kazılarından başlayarak önemli çevresel yükler oluşturmaktadır.
1922 yılında çekilen fotoğraflarda Hisar tepesinin günümüzdekine benzer şekilde ağaçsız kayalık dokusu görülebiliyor. Hatip Çayı yatağındaki birkaç ağaç dışında çevresindeki alanlar doğal çayır görünümünde. (Frederic Gadmer, Turkey, Angora, Bende-Deressi Gorges and North Walls, https://collections.albert-kahn.hauts-de-seine.fr)
1922 fotoğrafının çekildiği bölgede, geçmişte Hatip Çayı etrafındaki mahallelerden biri olan tarihi Kayabaşı Mahallesi Hisar’ın eteklerinde, Hıdırlık Tepesinin karşısında yer alıyor. Geçmişte çayın, bugünse Bentderesi Caddesi’nin etrafında yer alan diğerleri gibi Kayabaşı mahallesi de kentsel dönüşüm kapsamına alınmış.
Kayabaşı Mahallesinde geleneksel ve tarihi konut alanları yüksek yoğunluklu yeni yapılaşma ile çevrelenmiş.
KAYNAKÇA: