2021 yılıydı, aylardan Ekim’di, İstanbul soğuktu, puslu bir havada evden çıktım, bahçeden geçerken birkaç damla yağmur atıştırdı.
İstanbul Fotoğraf Günleri başlamıştı görmek istediğim birkaç sergi vardı, hızlı adımlarla yürüyüp Marmaray durağına girerken gök gürültüsüyle birlikte yağmur bastırdı. Marmaray’ı bekleyen birkaç kişi daha vardı, vagonun kapıları kapanırken atladık.
Oturacak bir yer aranırken ayağımdan bir şey uçtu. “Nedir” demeye kalmadan vagonun zeminine küçük siyah canlılar saçıldı. Çantamdan, üstümden başımdan dökülüyorlardı. Aniden kaşınmaya başladım, herkes bana bakıyordu.
“Pirelendik” dedim. Evde üç kedim vardı. Ondandır diye düşündüm. Sergiden falan vazgeçip eve döndüm, hemen bir ilaçlama firmasını aradım. Geldiler, bütün eve pire ilacı yapıldı.
Aradan biraz zaman geçti ama değişen bir şey olmadı. Kaşınmalar hala devam ediyordu.
O günlerde bana gelen bir arkadaşım İstanbul'daki evleri saran istilacı bir böcek türüne dair bir haber okuduğunu söyledi. Dantelkanat…
Hemen zirai zehir satan dükkanlardan birine gittim. Böyle bir böceğin varlığını duymamışlardı ama yine de bir şeyler verdiler. Dükkanın havası insanın genzini yakıyordu, eve döndüm. Küçük bir pompayla elimden geldiğince ilaçladım her tarafı.
Dantel Kanatla mücadelem böyle başladı…
Onca zehre rağmen bir değişiklik olmamıştı.
Profesyonel bir ilaçlama firmasıyla anlaşmaya karar verdim.
Ondan sonra Baki bey sürekli göreceğim tek kişi oldu. Kurtarıcı…
Bir gece en büyük kabuslarımdan birini yaladım. Kendi yaptığım pompalama sonrasında saçımı kuruturken kafamdan yüzlerce yumurta ve böcek ölüsü dökülmeye başladı.
O anı hiç unutamayacağım.
Derhal doktora gittim. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştı bir önerisi olamayacaktı. Bir umutla Maltepe Veteriner İşleri Müdürlüğüne koştum. Müdür yardımcısı anlattıklarıma inanamadı haliyle yardımcı da olamadı.
Böylece evde ard arda ilaçlamalar dönemi başladı. Minik siyah böcekler süpürgeliklerden, fayans aralarından, tablo arkalarından, evin gizli saklı bölmelerinden dışarıya fışkırıyorlardı, inanılmazdı.
Bu arada üniversite hocalarıyla görüşüyordum. Anlattığım böceğin tahtakurusu familyasından olduğunu, uçabildiği için hızla yayıldığını ve bolca yumurtlayabildiğini öğrendim.
Yumurtalar başımdan saçılmasını diye saçlarımı örtüyordum, belirli bir ilaç olmadığı için de ne kimyasal bulursam kafama döküyordum.
Çare yoktu. Evin daha güçlü olan teknik sislemeyle ilaçlanması gerektiğine karar verdik, kedilerimle birlikte anneme taşındık. Ertesi gün dehşetle fark ettim ki böcekleri buraya da taşımıştık. Büyük bir temizliğe giriştim ve tabii ki hemen Baki beyi aradım annemin evi de ilaçlanmalıydı.
Haftalardır yatağımda uyuyamıyordum, düzenli yemek yiyemiyordum, beş kilo vermiştim. Aniden gelen ağlama krizleri başlamıştı. Bana inanmayan eşim ve tanıdıklar canımı acıtıyordu. Halimi gören komşularımız zaman zaman yemek getiriyorlardı
Eve döndüm. Son gelen kedi Ayşe'yi sokağa bıraktım. Bu da inanılmaz üzdü beni.
Antika mobilyaları ve birkaç parça eşyayı atmak zorunda kaldım. Eşyalarda böceklerin açtığı deliklere şırıngayla zehir zerk ettim.
Kafa derim ve kediler için hiçbir bit, pire şampuanı fayda etmemişti, bir arkadaşımın önerdiği kimyasallı bir tuvalet temizleyici kullanmaya başladım. sonra sosyal medyada rastladığım aktardan aldığım ve yağı ki Dantel böceğine karşı etkili olan tek ürün yazan neem yağı aldım.
Bu çabalarım yedi ay sonra sonuç vermeye başladı. Evimiz hasar görmüş, kedilerimin huzuru kaçmıştı ama arınmıştık.
Hayatımda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi.
Yaşadığımız biyolojik ortamın canlısı olmayan bir böcek Trakya'dan başlayarak birçok şehirde etkili oluyorsa ve bana ulaşıp hayatı zehredebiliyorsa iklim değişikliğiyle birlikte yerlerinden olan tüm canlılar kim bilir nelere maruz kalacaktık bundan sonra.