Şehirlerde gökdelenlerin sayısı giderek artıyor. Gökdelenler, oluşturdukları rüzgar türbülansları, ısı adaları, yansımalar, yaydıkları radon gibi gazlar, manyetik alanlar gibi bulundukları çevreyi etkileyen birçok olumsuz etkiye sahip.
Gölge Etme Rüzgar Estirme, Nesibe Polat
Antroposen çağda insanın yeryüzüne ve kendisine verdiği zararlar o kadar artmış durumda ki hemen her gün bir araştırma, bir afet, bir uyarı ile karşılaşmamak mümkün değil.
Sanayileşme gibi sanayileşmeyle birlikte başlayan modern şehirleşme de doğanın talanına yol açtı. Bir taraftan sanayiye gereken enerji kaynakları için doğa düşüncesizce talan elde edilirken öte yandan fabrikalar ve iş yerlerinde çalışacak insan gücünü bir arada barındıracak şehirler oluşmaya ve büyümeye başladı.
Bu süreç günümüze kadar insan dışı canlıların yaşam alanlarının tahribatına yol açarak canlı ve cansız doğa üstünde telafi edilemez zararlar yarattı. Bu etkiyle birlikte gezegenimizi doğal döngüsünün dışına çıkararak yaşatmaya başladığımız zamana Antroposen Çağ denildi.
Antroposen çağında insan yapımı nesnelerin ağırlığının, dünyadaki tüm nesnelerin ağırlığını aştığı açıklandı. İnsan yapımı ürünlerin ağırlığının her 20 yılda bir ikiye katlandığı tespit edildi. Yeryüzündeki diğer canlıların ağırlığı ise ormanların ve doğal ortamların kaybı nedeniyle giderek azalmakta. (1)
Bu çağda ABD’den başlayarak endüstri toplumunun kent mimarisindeki karşılığı gökdelenler oldu.
Gökdelenlere ve yoğunluklarına önce yakın çevremize bakarak başlayalım. 2017 kasım ayı verilerine göre İstanbul’da yüksekliği en az 100 metre uzunluğunda tam 269 gökdelen bulunuyor.
İstanbul’da birçok Avrupa ve Amerika kentinin tersine kent oluşumunda bir yüksek yapı politikası uygulanmamıştır. Yüksek yapılar plansız ve rastgele gelişmiştir.
İstanbul’da Henri Prost tarafından 1939 yılında yapılan imar planında denizden 40 metre irtifa düzeyinde bulunan yapılar için getirilen üç kat sınırı ile tarihi yarımadada yüksek yapılaşma engellenmiş ve kentin tarihi silueti günümüze kadar korunabilmiştir. Daha sonra çıkarılan “Boğaziçi Kanunu” (1983) ile “Boğaz silueti” kavramı gelişmiştir. Yüksek yapılaşmanın denetimi için yerel yönetim tarafından hazırlanan “İstanbul Yüksek Yapılar Yönetmeliği” (2007) ise çok etkili olamamıştır (Begeç; 2015).
İzmir’de ise daha geç başlamakla birlikte benzer bir gelişim görülmektedir. İmbat rüzgarları şiirlere, öykülere, şarkılara konu olan şehirde Büyükşehir Belediyesi’nin Yüksek Yapı Yönetmeliği hakkında TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası’nın görüş ve önerileri şu şekilde özetlenebilir:
“Şehirleşmenin en fazla etkilediği meteorolojik parametrelerden bir tanesi binaların rüzgâra olan etkisidir. Bu etki tamamen binaların yüksekliği ve yapı şekilleri ile ilgilidir… Eğer bir binanın önüne rüzgârı karşılayacak şekilde daha yüksek bir bina gelirse, normal akış tamamen bozulacak ve havalandırmayı, dolayısıyla kirliliği azaltacak olan gerekli sirkülasyon sağlanamayacaktır.”
Gökdelenlerin mikro ölçekte iklim etkilerini ise Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse şöyle ifade ediyor:
“Hava sıcaklığı İstanbul-Maslak’ta 33 derece ve nem oranı %55 olsun hissedilen sıcaklık bu durumda 39 derece oluyor. Hemen yanı başında Belgrad Ormanlarında sıcaklık 30 derece ve nem oranı %55 olsun hissedilen sıcaklık 32 derece oluyor. Bu tarz hava sıcaklıklarında asfalt sıcaklığı 58 derece ve beton sıcaklığı 54 dereceye kadar çıkabiliyor aynı zaman diliminde. Ayrıca cam binaların gelen ışığı yansıtması sonucu civarında sıcaklığı 3 dereceye kadar artırdığını ve beton ve asfalt kaynaklı sıcaklık farkını da hesaba kattığımızda 33 derece olan sıcaklığı Maslak’ta bir vatandaşımız ortalama 42-45 derece aralığında hissederken, hemen yanı başında Belgrad Ormanında 32 derece hissediyor. (2)
ABD'de yapılan bir araştırmada New York şehrinin. üzerindeki gökdelenlerin ağırlığından dolayı her yıl bir ila iki milimetre çöktüğü belirtildi.
Bilim insanları artık 'yeraltı iklim değişikliği' konusunda da uyarıda bulunuyor: Northwestern Üniversitesi'nden bir ekip, tüneller, otoparklar ve kanalizasyon gibi yeraltındaki insan yapımı yapılardan kaynaklanan ısının neden olduğunu iddia ettikleri yeni olguyu 'yeraltı iklim değişikliği' olarak adlandırıyor. (3)
İzmir’de yapılmış yüksek binaların gölgeleri çevresindeki binaların güneş ışığından yararlanmasını engelliyor. Kış aylarında çevre binaların ısınma için enerji tüketimi artıyor. Ayrıca insanlar üzerinde depresyona varan psikolojik etkiler oluşturabiliyor.
Yerleşim yerlerinin çevresi yüksek binalarla kuşatılıyor. Rüzgâr kanalları hava akışını azaltıyor. Kirli havanın akışı da engellenince boğucu ve normalden daha sıcak ve soğuk hava yaşanabiliyor.
Asansörlerin gelişimi ile gökdelenlerin yükselmesi birbirine paralel gerçekleşiyor. Gökdelenlerin katları arasında çalışan asansör ve yürüyen merdivenlerin yanı sıra aydınlatma, ısıtma, soğutma için harcanan enerji yüksek karbon salımına neden oluyor.
Küresel kent söylemi doğrultusunda İstanbul’un finans merkezine olan gereksinimi, büyük sermaye gruplarının baskıları ile finans merkezinin konumu olarak Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri ile ulaşım ağının kesişim noktası olan Büyükdere-Maslak ekseni seçilmiştir. Merkezde yer alma talepleri, artan arazi değerleri ve yapıların güç-prestij göstergesi olarak görülmeleri nedeniyle gökdelenler bu bölgede kent siluetini yeniden oluşturacak biçimde birer birer yükselmeye başlamıştır. Her iki bölgede de yapılan gökdelenler, herhangi bir bütünsel gelişme planından bağımsız olarak yapılmaktadır. (4)
Mikroklimatik bir durum olan “ısı ada etkisi”, kentlerdeki kontrolsüz yapılaşma sonucu ortaya çıkıyor. Kentler, iklim değişikliğine etki ederken iklim değişiminin de kentlere olan etkisi kaçınılmaz oluyor. (5)
Çok katlı binalarda ve gökdelenlerde kullanılan cam kaplama, ısıyı artırırken, doğal rüzgâr hareketlerini değiştirerek şehir iklimini olumsuz etkiliyor.
Şehirde hava rüzgarlı olmamasına rağmen yansımanın oluşturduğu ısı bulunduğu bölgenin sıcaklığını yükseltiyor. Ayrıca gökdelen tarafından engellenen rüzgarın oluşturduğu türbülans ise istenmeyen rüzgarlar oluşturuyor.
Şehirde hava rüzgarlı olmamasına rağmen yansımanın oluşturduğu ısı bulunduğu bölgenin sıcaklığını yükseltiyor. Ayrıca gökdelen tarafından engellenen rüzgarın oluşturduğu türbülans ise istenmeyen rüzgarlar oluşturuyor.
Şehirde oksijen üretecek yeşil alanların yok edilmesi, sera gazı salımına yol açan fosil yakıt kullanımı ve endüstriyel faaliyetler küresel ısınmaya etki etmektedir.
Gökdelenlerin ve masif yapıların ihtiyacı olan otoparklar doğal dokunun betonla kaplanmasını da zorunlu kılıyor.