İçeriğe geç →

Havaalanı, Selami Büyüknisan

Zeytinli köyünün kuzeyinde yer alan Kuyumcular köyünde ikinci derece tarım arazisi kapsamındaki tarlada marul toplama işi yapılıyor.

Havaalanı, Selami Büyüknisan

Doğada tüm canlılar arasındaki yaşam ilişkisinde var olan doğal denge, toprak, hava ve su ortamlarında ve onlar aracılığıyla gerçekleşmektedir.

Kendi haline bırakıldığında doğa denge halindedir. Ancak insanın çevre üstündeki etkisini ve özellikle endüstri devrimiyle başlayan Antroposen Çağı bu dengenin dışında tutmak gerekiyor. Çünkü insan, aklıyla ve yarattığı teknolojiyle bu dengeyi bozmakta, doğanın entropisini arttırmakta, kendi yok oluşunu hazırlamaktadır. Tahrip etmediğimiz hiçbir şey kalmadı: Atmosfer, hava, dağlar, denizler, nehirler, toprak ve elbette tarım arazileri.

Fauna ve flora alanları ile verimli tarım arazilerinin tahribatı, insan teninin dış etkilerle bozulmasına benzer. Cildimiz üzerindeki küçük bir çizik bile tepki vermemize, kanamaya ve ağrıya neden olur. 'iklim krizi' dediğimiz şey toprağın ve çevrenin kendi diliyle verdiği tepkidir.

Türkiye'nin birinci derece verimli tarım arazileri 'Çukurova' havzasındadır. Kargılı, Karsavuran, Çiçekli, Çağbaşı ve Ballıca köylerinin tarımsal arazileri üzerinde inşa edilmektedir. Dünyanın en değerli arazileri arasında olan bu topraklar, havaalanı uğruna heba edilmektedir. Tarım arazilerinin üzerinde lojistik alanlar hariç, sekiz milyon metre kare (yollarla birlikte 14 milyon metre kare) alan tahrip edilmektedir.

Ulaştırma Bakanlığı, bir diğer seçenek olan ve ikinci derece tarım alanı durumundaki Adana-Zeytinli arazisini, engebeli olması ve narenciye bahçelerinin varlığı nedeniyle seçenek dışı tutmuş. Maliyet yüksekliği gerekçesiyle bu karar alınırken Adana havaalanının kapasitesini artırma seçeneği ise daha az maliyetle gerçekleştirilebilecek olmasına rağmen ve çevre üstünde daha az olumsuz etki yaratacağı halde devre dışı bırakılmış.

İnşa edilen yeni havaalanı oldukça yüksek ekonomik maliyet yanında, yaşamsal maliyetler de yaratacak. Tarım arazilerinin işgal edilmesi, bu nedene çiftçi ve köylülerin işsiz kalması, köylerin boşalması tarımsal üretimin azalmasına ve giderek gıda krizinin bir parçası olmasına yol açacak. Çevre tahribatı, hava ve ışık kirliliği, doğal yaşamdaki sirkadiyen ritmin bozulması da kayıplara eklenecek. Yapılan yeni yolların ve betona gömülen çevrenin yanı sıra lojistik amaçlı yeni yerleşim alanlarının inşa edilecek olması da yeni kayıplara sebep olacak.

Birinci dereceden tarım arazisinin üstünde iş makinaları ve kamyonlar çalışıyor. Verimli toprakların ortadan kalkması gıda üretiminde yoksunlaşmaya yol açarken, yeşil alanların tahrip edilmesi ise havadaki karbondioksit emilimini yok edip oksijen salımını engellemiş olur. Bunun sonucunda canlıların yaşam alanları ortadan kalkar, yaban hayatı imkansız hale gelir, topraktaki nem hızla buharlaşır, ortam daha sıcaklaşır.

Baltalı köyü yakınlarında havaalanı yolunun ikiye böldüğü portakal bahçesinde işçiler ürünleri kamyona taşıyor. İnşaat bittikten sonra hava ve kara taşıtlarının salacağı CO2, CO, kurşun ve diğer gazlar meyve ve sebzelere sirayet edecek. Bu ürünleri tüketen herkes etkilenecek.

Baltalı köyü yakınlarındaki birinci derece verimli arazide üretilen soya fasulyesi römorka doldurulurken yol yapım çalışması devam ediyor.

Ömer Yüce, Kargılı Köyü yakınındaki havaalanı yolunun kenarında ıspanak ektiği tarlayı sulamaya çalışıyor. Bir yandan mevsimin kurak geçmesinden, bir yandan su kaynağının inşaat halindeki yolun diğer tarafında kalmasından, yine yol inşaatının su kanalını kesmesinden dolayı suya zorlukla ulaşabilmiş, ürünler yanma tehlikesiyle karşılaşmış.

Körlü Beyi köyünün kuzeyinde yer alan taş ocağının yakınındaki beş yüze yakın arı kovanının bakımı yapılıyor.

Arılar her yerdeki ekosistemin yaşam kaynağı, polen taşıyıcılardır. Bitkilerin üremesine yardımcı olur, türlerin yeni bölgelere dağılımını kolaylaştırır, bitki popülasyonlarındaki genetik çeşitliliği sürdürürler. Tek bir bitkinin polenlerini taşıyan arı türünün bile kaybolması potansiyel olarak tüm besin zincirinin çökmesine, onlara bağlı böceklerin, kuşların ve memelilerin ölmesine neden olabilir. (https://www.fairmont-tr.com/infographics/the-decline-of-bees/)

Taş ocaklarından ve nakliye sırasında yayılan toz dişi çiçeğin yumurtalık borusunun ağzına konar ve buradaki yapışkan sıvıyı kurutur.  Ağaçlar, bitkiler, otlar çiçek açar, ama döllenme gerçekleşmediği için meyve verimi azalır. Bir sonraki yıl çiçeklenme azalır.

(ttps://www.researchgate.net/publication/342344767_acik_tas_ocagi_isletmesinin_cevreye_etkileri_ve_surdurulebilirligi)

TAŞ OCAKLARI

Doğa var olduğu ve sağlıklı kaldığı sürece insanlar sağlıklı kalabilir ve yaşamaya devam edebilir.

Ancak Antroposen Çağ insanı, doymak bilmez iştahıyla doğayı iliklerine kadar sömürüyor, çevreyi tahrip ediyor, kendine basacağı bir zemin, soluyacağı temiz bir hava bırakmıyor. Taş ocağı işletmeciliği bu sömürünün ve tahribatın kollarından biri. Buna medeniyet deniliyor. Çıkarılan madenlerle insan sağlığı tehdit ediliyor, savaş makineleri üretiliyor, insanlar öldürülüyor.

Taş ocağı işletmeciliğinin çevreye iki olumsuz etkisi vardır. Birincisi, yenilenemeyen doğal kaynakların tükenmesi; ikincisi ise doğal yaşam alanları olan hava, su ve toprağı olumsuz yönde etkilemesi, gürültü, vibrasyonla faunayı oluşturan canlıların ölmesi, bölgeden kaçması, topografyanın bozulması, bitki örtüsünün ortadan kaldırılması ve görsel kirlilik ile çevreye olan olumsuz etkileridir.

Taş çıkarma sırasında oluşan toz emisyonları hem çalışan personel üstünde hem de çevrede yaşayan insanlar için ciddi çevre, sağlık ve toksikolojik etkilere sahiptir. Çapı 10 μm'nin altındaki küçük parçacıklar, akciğerlere ve hatta kan dolaşımına derinlemesine etki eder.

Toz türlerinin etkisinde kalmak kanser, tahriş ve astım gibi allerjik sonuçlara, bitkilerde yaprak yaralanmasına neden olur ve fotosentezi, solunum ve terlemeyi olumsuz etkiler. Bütün bu olumsuzluklar ekosistemin işlevselliğini bozar.

Sağlıklı köyü yakınındaki taş ocağı faaliyete devam ediyor. Uzak planda dört taş çıkarma ve işleme ocağı daha çalışıyor.

Doğal çatlak/mağara sistemi yağış sularını kaynaklara, düdenlere, yeraltı sularına taşır. Taş ocağı işletmelerinde yapılan patlatmalar ise çatlak/mağara sistemini bozarak çökmelerle su yollarının değişmesine ve suyun derinlere kaçmasına, gürültü kirliliği ile de çalışanların sağlığını doğrudan etkilerken bazı canlı türlerinin üremelerinde de başarısızlığa neden olur. Taş ocakları planlandıkları alanda habitatı yok edecek derecede olumsuz etkide bulunurlar. Habitatın parçalanması, biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehdit ve türlerin yok olmasının birincil nedenidir. (https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Sağlıklı köyü yakınlardaki taş ocağının derinliği 260 metreyi aşıyor. her basamak yaklaşık 20 metre yüksekliğinde.

Kötü madencilik planı ve ekolojik kaygıların eksikliği, uzun vadeli sosyal ve çevresel etkileriyle toplumsal yaşamda sorunlara yol açar. Taş ocakçılığı faaliyetlerindeki artış ile sağlık ve güvenliğe yönelik tehditler, çiftçiliğin engellenmesi, hayvanların serbest dolaşımını engelleme, toplulukların yerinden edilmesi, tarımsal verimde azalma, kültürel alanların zarar görmesi gibi toplumsal sorunlar da açığa çıkar. Taş ocağı yarmaları, kaya-çatlak sistemini kestiği için, yeraltı suyuna sızan suyun açığa çıkıp buharlaşmasına ve kaybına veya çatlak sistemindeki akış yönünün değişmesine sebep olur.

(https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Taş ocağının yakınından geçen Körlü Deresinde sular çekiliyor. Nisan ayında yüksek debide akması gereken Dere ileride Kapuz Deresi’yle buluştuktan sonra, Kuskun Deresi’ne karışıp gür bir su halinde akmaya devam edecekti.

Taş ocağı yarmaları, kaya-çatlak sistemini kestiği için, yeraltı suyuna sızan suyun açığa çıkıp, buharlaşmasına ve kaybına veya çatlak sistemindeki akış yönünün değişmesine sebep olur.

(https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Körlü Beyi yakınlarında iki taş ocağının arasında kalan Kapuz deresi, yağış azlığı başta olmak üzere olumsuz çevre etkileri nedeniyle durgun akıyor. Dere yatağındaki kayalar yıllarca gür akan su tarafından küçük bir kanyon halinde oyulmuş.

Kamyonlar havaalanı ve yol yapımı için taş ocağından aldıkları malzemeleri Konaklar köyü yakınlarındaki istifleme alanına götürüyor. Kazı sırasında ufalanan kayalar ocağın yakınına dökülüyor. Bu atıklar döküldüğü yere zarar verdiği gibi, rüzgarla ve yağmur sularıyla taşınarak çevre üstünde olumsuz etki yaratıyor.

Yapılan faaliyetler önemli miktarda atık üretimini içerir. Taş, kum ve çakıl ocakları atıkları, kil ve silt gibi atıklar üretir. Malzemeler boşaltılır, toprak erozyona uğrar ve arazi bozulur. (https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Körlü Beyi köyünün kuzeyine düşen taş ocağında kayalar patlatılarak parçalanıyor. Bu patlamalar yakındaki canlıların yaşam alanlarını tahrip ediyor, uzaktaki canlıların da yuvalarını terk ederek kaçmalarına sebep oluyor.

Taş ocakları planlandıkları alanda habitatı yok edecek derecede olumsuz etkide bulunurlar. Habitatın parçalanması, biyolojik çeşitliliğe yönelik en büyük tehdit ve türlerin yok olmasının birincil nedenidir.(https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Birleşmiş Milletler'e göre dünyadaki toplam biyoçeşitlilik kaybının %80'inden tek başına malzeme çıkarma faaliyetleri sorumlu.(Çoğu Zarar Azı Karar -JasonHickel S.119)

Sağlıklı köyünden Osman İyice, az sayıdaki hayvanını otlatmak için köy civarında dolaşıyor. İyice, yeterli otlak bulamayınca ineklerini satmış, yerine küçükbaş hayvan almış. Taş ocağından çıkan toz tüm bölgeyi kapladığı için toprakta ot bitmediğinden, sağlıklarının tehdit altında olduğundan, futbol sahasının taşlarla doldurulmasından ve köyün arkasındaki ocağın gürültüsünden şikâyet ediyor.

Taş ocakları, hayvanların yemlerini otlama alanlarından almalarını ve serbest dolaşımlarını sınırlar.

(https://www.polenekoloji.org/tas-ocaklarinin-cevre-isci-ve-canli-sagligina-etkileri/)

Toza maruz kalan kişiler arasından %22 oranında yüksek göz ve burun alerjisi, %17’sinde göğüste sıkışma, %9 'unda kronik öksürük sorunları görülüyor. (https://tr.euronews.com/2021/05/07/tas-ocaklar-n-n-insan-sagl-g-ve-cevre-uzerindeki-etkileri-neler)

 

TAŞ DOLGU – ETKİLENEN YABAN HAYATI 

 

Taş, kaya gibi malzemeler, yerinden koparılıyor. Doğal dokuya verilen bu zararın yanında, taş ve kayalar pist ve yol yapımı için verimli arazilerin üzerine dökülerek çevresel felaket katmerlenmiş oluyor. Büyük bir yer kaplayan havaalanı ve kilometrelerce uzayan yollar doğal yaşamı olumsuz etkiliyor, burada yaşayan hayvanların, hatta insanların dolaşım serbestliğini ortadan kaldırıyor. Drenaj kanalları taş doldurularak su birikintilerinde yaşayan amfibiklerin yaşam ortamları yok ediliyor. Durgun veya az akıntılı su kenarlarında yaşayan yusufçukların yaşam alanları daraltılıyor.

Yol yapılırken toprak yüzeyinin iki metre altından iki metre üstüne kadar taş ve kaya yığılıyor. Verimli topraklar bu yığınların altında kalıyor.

Drenaj kanalının bazı bölümleri taşlarla doldurulunca küçük göletler oluşuyor. Her drenaj kanalı gibi bu göletler de yengeç, kurbağa, kaplumbağa gibi amfibi canlıların ve sazlarda yaşayan yusufçukların yaşam alanı olmuş.

Drenaj kanalında yaşayan kaplumbağa su bitkileri arasında geziniyor.

Yol yapımı için dökülen kaya yığınlarının arasındaki yengeç suya doğru ilerliyor.

Bir kurbağa otsu bitkilerin arasından kıyıyı gözlüyor.

Yusufçuklar tuzsuz, az tuzlu, durgun ya da yavaş akıntılı su kenarlarında yaşar. Üreme dönemlerinde yumurtalarını suların içine ve kıyıdaki otların üzerine bırakırlar. Sulak alanların yok olmasıyla birlikte dünyadaki yusufçuk sayısı da azalıyor.

Sağlıklı köyüne giden yolun kenarındaki dere yatağı taşlarla dolduruluyor. Yengeç, kurbağa, yusufcuk ve kaplumbağa gibi birçok canlının yaşadığı sulak alanlar yok oluyor

Önemli Kuş Alanları

-Doğa Derneği arşivinden-

Önemli Kuş Yolları (ÖKY) Avrupa'dan Afrika'ya Türkiye üzerinden göçen kuşların rotaları inşaatı devam etmekte olan havaalanının üstünden geçiyor. Görseldeki her çizgi, ayrı bir kuşun uydu verisinden elde edilmiştir.

Kuşların göç yolu üzerine yapılan havaalanına 500 metre uzaklıkta drenaj kanalında balıkçıllar sudaki canlılardan besleniyorlar.

IŞIK ve SES KİRLİLİĞİ

 

Sekiz milyon metre kare alana yayılan havaalanının ve 43 bin metrelik alanı kaplayan yolların gece ışıklandırılması çevreyi, doğayı, yaban hayatını ‘ışık kirliliği’ ile olumsuz etkileyecektir.

Işık kirliliği, tüm vahşi yaşamın beslenmesini, uyumasını, çiftleşmesini ve göç döngülerini de olumsuz etkiler. Geceleri çok fazla yapay ışık olduğunda yaban hayatının zaman döngüsü bozulabilir.

Yarasalar ve başka memeliler, geceleri aşırı derecede aydınlatma nedeniyle yiyecek arama zorluğu yaşayabilirler. Doğal avcılara maruz kalma riski artar ve gece görüşündeki bozulma nedeniyle ölüm oranları artar. Ayrıca üreme konusunda da sorun yaşarlar ve hayvan popülasyonu azalır.

Baykuşlar ve gece kuşları gibi kuşlar, geceleri avlanmak ve göç etmek için ay ışığını ve yıldızların ışığını kullanırlar. Yapay ışık kaynakları, doğal ışık kaynaklarını etkileyerek kuşların yapay ışıklara çekilmesine veya sabitlenmelerine neden olabilir. Bu, kuşların göç yollarından sapmalarına, tükenene kadar uçmalarına ve diğer hayvanlara av olmalarına neden olur.

(https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

İnşaat alanındaki bu yalıçapkını gibi yaban canlılar ses, ışık kirliliği, trafik ve diğer kirleticiler nedeniyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalabilirler.

ses ve ışık kirliliği tüm vahşi yaşamın beslenmesini, uyumasını, çiftleşmesini ve göç döngülerini de olumsuz etkiler. Geceleri çok fazla yapay ışık olduğunda yaban hayatının zaman döngüsü bozulabilir. (https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

Ekosistemdeki tüm hayvanların psikolojik ve fiziksel olarak gelişim, üreme ve hayat döngülerindeki zincirleme değişim domino etkisiyle kısa süre içerisinde telafi edilemeyecek tehlikelere kapı aralamaktadır. (https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

İnşaat alanındaki bu Doğan kuşu gibi yaban canlılar ses, ışık kirliliği, trafik ve diğer kirleticiler nedeniyle yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalabilirler.

Ses ve ışık kirliliği tüm vahşi yaşamın beslenmesini, uyumasını, çiftleşmesini ve göç döngülerini de olumsuz etkiler. Geceleri çok fazla yapay ışık olduğunda yaban hayatının zaman döngüsü bozulabilir. (https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

Ekosistemdeki tüm hayvanların psikolojik ve fiziksel olarak gelişim, üreme ve hayat döngülerindeki zincirleme değişim domino etkisiyle kısa süre içerisinde telafi edilemeyecek tehlikelere kapı aralamaktadır. (https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

Yol yapım çalışması devam ederken ışıklandırmayı sağlayacak elektrik kabloları döşeniyor.

Nitrat radikali, geceleri araç ve fabrika emisyonlarını parçalar. Gece gerçekleşen bu durum, emisyonların duman, ozon kirliliği veya diğer zararlı tahriş edici maddeler haline gelmelerini önler ya da azaltır. Süreç sadece geceleri gerçekleşir. Ancak, binalardan, arabalardan ve sokak lambalarından gelen yapay ışıklar, güneş ışığından 10.000 kat daha kısık olsa da nitrat radikalini de etkiler ve temizleme işlemini %7 yavaşlatır. Yapay ışık aynı zamanda ozon tabakası için zararlı kimyasalları %5 arttırmaktadır. (https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

Altmış metre genişliğinde ve dört kilometre uzunluğundaki ana pist aydınlatması için döşenen yeraltı kablolarına pist kenarındaki menfezlerden ulaşılıyor. Yoğun aydınlatma uygulanan ortamlardaki ışık kirliği bir yandan doğal yaşamı, diğer yandan insanların yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek.

Işık kirliliği ya da başka bir deyişle aşırı gece aydınlatmasının her yıl atmosfere ciddi miktarda sera gazı salınımına neden olduğu ve 12 milyon tondan fazla karbondioksit salınımının kaynağı olduğu tahmin ediliyor. Harcanan ışığın ürettiği karbondioksiti absorbe etmek için yaklaşık 702 milyon ağaca ihtiyaç olduğu göz önüne alındığında durumun ne kadar vahim olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

(https://www.sektorumdergisi.com/isik-kirliligi-nedir-etkileri-nelerdir-nasil-onlem-almaliyiz/)

DRENAJ

Doğanın dönüşümü yavaş olur.

Çevre üstündeki tahribat o kadar büyük ve o kadar hızlı gerçekleşiyor ki doğanın bu tahribatı onarması kendini iyleştirmesi neredeyse imkansız hale geliyor.

Havaalanı inşaatının yapıldığı arazi denizden yalnızca 5,95 metre yüksekte. Bu nedenle kimi yerde toprağın dört buçuk metre altından, kimi yerde ise sadece bir metre altından akış halinde bir yeraltı suyu çıkıyor.

Yer altı suyunu engellemek için havaalanının batı sınırının bir bölümüne dört metre derinliğinde, güney sınırının tamamına sekiz metre derinliğinde, doğu sınırının büyük bölümüne ise on beş metre derinliğinde bentonitli diyafram (panel/hendek) duvar örülmüş.

Bentonit, alüminyum ve magnezyum yoğunluklu kilden oluşan bir malzeme ve su geçirmezlik özelliğine sahip. Panel duvarın ne kadar derinlikte olacağını belirlemek için sert zemine rastlayıncaya kadar derinlere iniliyor.

Havaalanı inşaatının bitirilememesinin nedenlerinden biri de sıkça yaşanan su basmaları. Bu durum yağmurdan sonra daha vahim bir hal alıyor. Su basan yerlere taş kaya dolgu dökülüyor. Dolguya rağmen zeminin gevşek ve tabanın suyla dolu olması çökme riskini büyütüyor.

Yer altı suyunun akışını engellemek için atmış santim genişliğinde on beş metre derinliğinde açılan hendeğe bentonitli beton dökülüyor. Ağzı huni şeklindeki “tremi borusu” ile dökülen Bentonitli beton klasik beton gibi kırılgan değil, esnek ve suyu geçirmiyor.

Diyafram duvar işçisi Kadir Tatlıalma, tremi borusunun yerleştirilmesinden sonra ellerini yıkıyor. Taban, betonla doldukça dört parçadan oluşan tremi borusunun bir parçası çıkarılıyor ve beton dökülmeye devam ediliyor.

Havaalanının güney sınırında yer alan üç su biriktirme havuzundan ilkindeki bölmeli duvarın üzerine dökülen ek beton düzleştiriliyor. Bu duvarın üzerine yerleştirilecek şamandıralı motorlarla havuzda biriken su drenaj kanalına tahliye edilecek.

Havaalanının güney sınırındaki su biriktirme havuzu ve alanın dışındaki drenaj kanalında çalışma devam ediyor.

Altı ay kurak geçmesine rağmen Baltalı Köyü yakınlarında yapılan kazıda bir metre derinlikten su çıkıyor. Kazının arkasından bu alan kaya ve taşlarla doldurulacak.

Denizden yaklaşık altı metre yüksekteki arazide yağmur beş gün önce yağmasına rağmen yer altı suyu yüzeye yakın olduğu için toprak suyu ememiyor.

Daha önce çobanlık yapan Ali M. inekleri olmasına rağmen havaalanında işçi olarak çalışıyor. Beton dökülecek alanlarda drenaj kanalındaki suyu tahliye eden motorun çalışmasından sorumlu.

Bir metre kalınlıkta dökülmüş çakıl yüzeyinin on iki metre derinine kadar band drenler (Polipropilen Fitil) çakılıyor. Bu çakıl yüzey bir metre kalınlığında toprakla kapatılacak. Aşağıdaki su, bu fitiller yoluyla yüzeye çıkarılacak ve drenaj kanallarına tahliye edilecek.

Kargılı köyü yakınlarında bir işçi havaalanı yolunun altından geçecek büyük su menfezi için kalıp destek boruları taşıyor.

YOLLAR VE BÖLÜNEN TARLALAR

 

Havaalanına ulaşan kara ve demir yolları çoğunlukla tarlaların ortasından geçmektedir. Bu durum, çiftçilerin bölünmüş tarlalarının bir parçasından diğerine geçişlerini zorlaştıracak, kilometrelerce yol kat etmek zorunda kalacaklar; hayvanları otlatmaya çıkarmak daha da zorlaşacak.

Esenler köyü yakınlarında içinden trenin, üstünden kara taşıtlarının geçeceği büyük bir köprülü kavşak yapılıyor. Civardaki kimi tarlalar istimlak edilerek yol yapımına başlanmış.

Esenler köyü yakınlarında pamuk ekimi yapılıyor. Köprülü kavşağın altından geçecek tren rayları bu tarlayı ortadan ikiye bölecek. Tarla sahibi Arif Küçük, tren yolu için tarlasından ne kadar istimlak edileceğinin henüz belli olmadığını söylüyor.

ÇİTLEME

 

1300-1400 yıllarında Avrupa'nın birçok ülkesinde aristokratlar ve papazlar, müşterek alanları çitlemeye başlar. O zamana kadar toprakları özgürce ve ortaklaşa işleyen, hayvanlarını serbestçe otlatan çiftçilerin elinden topraklarını alırlar. Binlerce çiftçi öldürülür, müşterek üretim alanlarını kaybeder ve yoksul sanayi işçilerinin öncülü olurlar. Zorla ele geçirilen tarım arazileri özel mülk haline getirilirken etrafları çevrilerek sınırlanmaya başlar Bu süreç tarihe 'ilk çitleme' olayı olarak geçmiştir. Ne yazık ki insan, ruhundaki bencillikle ve ortaklaşmaktan uzaklaşarak ve sahiplenerek dünyayı parsellemeğe ve çit örmeye devam etmektedir. Bu da her türlü dolaşım özgürlüğünü ortadan kaldırmaktadır.

Köylülerin hayvanlarını otlatılması için, arıcıların kovanlarını koyması için açık olan müşterek arazide çitleme çalışması yapılıyor. Bir yandan çitleme, bir yandan taş ocaklarının kişisel mülk olarak işletilmesi, kaynakların kolektif yönetimini ve kullanımını ortadan kaldırmaktadır.

Baltalı köyünden çoban Mehmet Can, koyunlarını iki buçuk kilometre uzaklıktaki Kargılı köyü yakınlarındaki tarlalara götürüyor. Havaalanı ve yol inşaatları nedeniyle çitler çekilince hayvanları otlatacak alanlar azalmış, serbest dolaşım imkanları daralmış.

İnşaatı süren yol kenarındaki bir evin çamaşırları çitlerde kurutuluyor.

Çit çekilecek hatta beton dökülecek hendek için işçiler kalıp çakıyor.

HAYAT

 

Birçok köylü, havaalanının verimli arazilerine yapılmasından rahatsız. Çok azı bu yapılaşmanın kendileri için iyi olacağından söz ediyor.

Tarlası istimlak edilen kimi köylü, satın alacak başka tarla bulamıyor; bir süre sonra elindeki para, aynı büyüklükte toprak almaya yetmiyor. Birçoğu istimlakten gelen parayı değerlendiremeyip batırıyor.

On dört milyon metre kare arazi tarım dışı kalınca geçinme imkanı bulamayanlar köylerini terk ediyor. Kahvehane işletenler, eskisi gibi müşteri gelmediğinden şikayet ediyor. Hayvancılıkla uğraşan köylüler meraların yok olduğunu, hayvanların yeni yapılan yollardan dolayı rahat gezinip otlayamadıklarını söylüyor.

Bir çiftçi, aralarında birkaç yüz metre bulunan bir tarlasından diğerine on dakikada gidebilecekken, havaalanı yollarından dolayı 4-5 kilometre yol gitmek zorunda kaldığını söylüyor. Bu nedenle kendi imkanlarıyla tarla sınırında bulunan su kanallarında menfezler yapmış. Bir tarlasından diğerine kolay geçebilmek için yaptığı bu altyapı yatırımı gerek parasal, gerekse tarlanın konumu nedeniyle her çiftçinin yapabileceği bir şey değil.

Yasin Güngör, Esenler köyü yakınlarında kurduğu büfede yoldan geçenlere yiyecek, içecek, atıştırmalık satıyor.

Dağdan çıkarılan hafriyatı taşıyan kamyon şoförleri, Konaklar Köyü yakınlarında öğlen yemeğinden sonra çay içerek dinleniyor.

Tarım işçileri yol inşaatının yanındaki tarlada çalışmaya başlamadan önce kahvaltı ediyor.

Körlü Beyi köyünden Hasan Dinç eşini diş hekimine götürmek için araç bekliyor. Evlerinin yakınındaki taş ocağında yapılan patlatmalardan ve tozdan çok rahatsız olduklarını söylüyor.

Körlü Beyi köyünün muhtarı Şemsettin Şeker, annesi Teslime ve eşi Semiha Şeker ile evlerinin önünde dinleniyor. Ocaklardaki patlatmalar 4 şiddetinde deprem etkisi yaratmış, duvarlarda çatlamış. Şemsettin Şeker yetkililere şikayet ettiklerini, ancak patlatmaların sadece 0,5-1 şiddetinde olduğu cevabını aldıklarını anlatıyor.

Kargılı köyünde çocukluklar inşaatlarda çalışan araçların hurdaya çıkan tekerlekleriyle oynuyor.

Kargılı’daki kahvelerde vakit geçiren erkekler havaalanının bereketli topraklar üstüne yapılmasını istemediklerini, çok değerli tarım arazilerinin harap edildiğini söylüyor. Ancak istimlak zamanında hiçbir itiraz, karşı çıkış olmamış.

Kargılı köyündeki kahvede tarım işçisi Şakir Çelik, çalışmadığı zamanlarda kahvede vakit geçiriyor.

Çiçekli köyündeki kahvenin sahibi Derviş Koca, köylüsüyle ayakta konuşuyor. Koca, ‘’Kahveyi 2010’da açtım. On bir masam vardı, tamamı dolardı. Şimdi beş masam var, dolmuyor. İstimlaktan sonra parasını alanların çoğu köyü terk etti, ilçeye yerleşti” diyor.

Çiçekli köyü meydanında bir grup genç sohbet ediyor. Bu meydanda toplanan köylüler istimlak edilecek topraklar için işlemleri arkadaki muhtarlık binasında yapmışlar. Çiçekli köyü muhtarı Sadık Kenarlı, havaalanının bereketli topraklar üzerinde yapılmasını istemediklerini söyleyerek, ‘’Engel olmaya çalıştık, ama olmadı.’’ diyor.

Havaalanı inşaatı içinde kalan Karsavuran Köyü mezarlığındaki sahipli mezarlar yeni mezarlığa taşınmış, sahipsiz mezarlar ise iş makineleriyle tahrip edilmiş ve dağıtılmış.